Brüksel'de bir günün hikayesi /(Anı) - Melike TEPE yazdı.


12 ŞUBAT 2012
Sabah 6.00 gibi kalkarak başladı Brüksel yolculuğumuz. En kötü tarafı da havaalanına geldiğimizde kıyafetleri çıkarıp tekrar giymekti. Bazen arkadaşlarımızın bazıları ayakkabılarını bile çıkarmak zorunda kaldı. Havaalanından uçağımızın alana indiğini gördük ve ailelerimizle vedalaştık. Ben çok hüzünlendim, doğruyu söylemek gerekirse ağladım ama bir o kadar da mutluydum; çünkü ilk defa uçağa binecektim, yeni ortamlar görecektim, en önemlisi de yurtdışına çıkmış olacaktık. Uçağa binerken arkadaşlarla Kayseri’ye el salladık ama sözde tabi. Halbuki bizden başka ağaçtan, kardan, dağdan başka hiçbir şey yoktu ve işte o beklenen an gelmişti, artık uçaktaydık. Uçağa bindiğimizde sanki otobüsle yolculuk yapıyorduk. Uçağın en güzel yanı da kalkış anıydı. Bir anda hızlanıp sonra ayaklarımızın sanki yerden kesildiğini, havada kuş gibi uçtuğumuzu hissettik. O kadar güzeldi ki herkesin yaşaması gerekir o anları, anlatmak yetmez. Uçakta Buğrahan, ben ve Aslı yan yana oturuyorduk. İlk defa türbülans kelimesinin anlamını Buğrahan’dan öğrendim. O da neymiş, bizim böyle içimiz kalkıyor gibi oluyor. Bir anda iniyoruz yere ona deniyormuş. Ben de neyse bu türbülans diyordum. Uçaktan manzaralar çok güzel görünüyordu.
Hostesler bazen gelip elektronik aletleri kaldırın dedikleri için fazla çekim yapamadık. Ve artık İstanbul‘daydık. O kadar güzeldi ki deniz, sanki bulutlar gibiydi öyle bir uyum vardı ki onu az buçuk çekmeye çalıştık. İstanbul’un mimarisi, binaları beni çok etkiledi. Kayseri’den çok farklıydı. Bir buçuk saatlik bir süreden sonra artık İstanbul‘a inmiştik. Sonra otobüse binerek artık Belçika uçağımıza binmek için yola çıkmıştık. Havaalanına geldiğimizde bizim havaalanımızı, dinlenme yerlerimizi İstanbul gibi bir yerle karşılaştırmak gülünç oluyor doğrusu. Ve tekrar aramadan geçtik bazı arkadaşlarımızın eşyalarını aldılar. Sonunda uçağa bindik, bu seferki hosteslerimiz yaşlı bayanlardan oluşuyordu. Bizi en çok etkileyen de pilotların konuşmasıydı. O kadar etkileyici konuşuyorlar ki insan imreniyor yani.  Tabi bizde bundan eksik kalır mıyız, bize de eğlence çıktı tabi.. özendik ya hemen yapmaya çalıştık. Üç buçuk saat süren yolculuğumuzda ekrana çıkan haritalarda, hava tahminlerinde, yol uzaklıklarına bakarak sanki askerde gün sayanlar gibi biz de dakika sayıyorduk. İkinci binişimizde uçakla ilgili bir heyecanımız kalmadı artık. En sonunda Brüksel havaalanına iniş yaptık. Hemen pasaport kontrolleri yapıldı. Görevlilerle anlaşmak zor oldu. Çünkü Almanca, Fransızca, İngilizce karışımı bir dil konuşuyorlardı. Biz yalnızca İngilizce konuştuğumuz için on dakika falan bekledik. Ama Allah’tan mühürler vuruldu, artık kesin olarak Brüksel’deydik. Eşyalarımızı aldık ve çıkışa doğru ilerledik. Beni akrabalarım karşılamaya gelmişti. Ben arkadaşlarımdan ayrı gittim, beni aldılar ve önünden beş defa geçmiş olduğumuz otelimize en önce ben çıkmama rağmen otele en son giren ben oldum. Sonra hemen kahvaltı hazırlamış Ergün Ağabey, onları yedik. Ardından herkese odasının anahtarı verildi. Tabi ben Şehriban ile çok şanslıydım.  Biz altı kız olduğumuz için kurada ben iki kişilik odayı çekmiştim, en güzel oda bizim odamızdı. Odamıza çıktık ardından Volkan Ağabeyle  küçük bir tura çıktık. Orada dış mimariye büyük önem veriliyordu, o tür evleri buralarda görmek mümkün değil. Gittiğimiz yerler hep Türk’tü, daha doğrusu Afyonlulardı. Daha doğrusu otelimiz Türklerin yaşadığı mahalledeymiş. Kaybolduğumuzda vazgeçilmeyecek iki gökdelen vardı onlara bakarak yolumuzu bulabilirdik ama Allah’tan hiçbirimiz kaybolmadık şimdiye kadar. Ardından yemek yiyeceğimiz Konak Restaurant’a  gittik. Sonra tekrar otele gelip oradan da yine Konak Restaurant’a geldik. Menüde kıymalı, peynirli vardı. Çoğunluk kıymalı istedik tabi sonra afiyetle yedik, ellerine sağlık çok güzel olmuştu. Otele geldik. ilk gün ya… hiçbirimizin gözünde bir damla uyku yok. Saat 2.00-3.00 gibi yattık ama uyuyabilene aşk olsun valla. Allah’tan ki sonradan uyuduk. Tanıştığımız kişiler çok iyi ve sempatiklerdi, hep güler yüzlülerdi. Ergün Ağabey muhteşemdi. Bugün güzel ve bir o kadar da yorucu bir gün oldu.

Yorumlar