MATEMATİK = HAYAT / Eray DEMİRÇELİK (Matematik Öğretmeni)

Eray Demirçelik
(Matematik Öğretmeni)


Matematik, Eski Yunanca bilim, bilgi ve öğrenme gibi anlamlara gelen máthema sözcüğünden türemiştir. Mathematikós öğrenmekten hoşlanan anlamına gelir.¹ "matesis" sözcüğünün anlamı ise, "ben bilirim" demektir. "bilmek", korkuyu azaltır, sevinç ve heyecan verir. Matematik, insan aklının yarattığı en büyük ortak değerdir. Bilimin ortak dilidir.
Eski çağlardan beri matematikten anlaşılanın zihinsel bir çıkarım, soyut düşünsel uğraşı olduğu ve sadece filozoflara yaraşır yanılgısı, geniş halk kitleleri üzerinde bir matematik çekincesi oluşturmuştur. Plâtoncuların akademi girişine “Geometri (Matematik) bilmeyen giremez” düşüncesi matematiğe verilen önemi belirtmekle beraber, matematik bilgisinin üst düzey insanlara mahsus bir düşünce olarak ta algılanmasına sebep olmuştur.³ Bu durum matematiğin geniş halk kitlelerince yeterince anlaşılamaması, sonucunu doğurmuştur. Günümüz dünyasında birçok toplum matematiğe ön yargı ile yaklaşmaktadır. Birçok insan için matematik hayatını zehir eden derslerden, içine korku salan sınavlardan ve okulu bitirir bitirmez kurtulacağı bir korkudan ibarettir. Bazıları içinse matematik hayatı anlamanın ve sevmenin bir yolu olabilmiştir. Çünkü sevmenin yolu, her şeyde olduğu gibi, burada da anlamaktan geçer. Ancak anlayabildiğimiz şeyleri severiz.
Matematiği sevmek için de, anlamak gerekir, ezberlemek değil. Ayrıca ezber, malzeme çokluğu oluşturur. Matematiğin bir keyif bir heyecan olması yerine bir korkuya dönüşmesinin en önemli nedenlerinden biri, öğretmeyi ve öğrenmeyi zorlaştıran malzemelerin çokluğudur. Malzemelerin çokluğuna neden olan da teoremler, kurallar ve formüllerin ezberlenilmesidir. Önemli olan formüllerin ezberlenilmesi değil, nerede ve nasıl kullanılacağının kavranılmasıdır. Bilgiyi kullanma eksikliğimiz uluslar arası PISA (Öğrenci Başarılarını Değerlendirme Programı) sınavında da görülmüştür. Ülkemiz PISA 2003 ve PISA2006 sınavlarına katılmış ve matematik alanında OECD ülkeleri ortalaması altında kalmıştır.
Matematiğin öğretilmesinde ve öğrenilmesinde en büyük sıkıntı, matematik heyecanının olmayışıdır. Meslek Lisesi öğrencilerini, Fen Lisesi ya da Anadolu Lisesi öğrencilerinden ayıran en önemli etken başaracaklarına olan inançsızlıklarıdır. Başarmak için gösterilen çabayı inanç belirler. İnancını kaybetmiş, heyecanı ve hedefi olmayan bir öğrencinin kendi gücünü fark etmesi, gizil güçlerini ortaya çıkarması beklenemez. Eğitimde, üretim ve istihdama en yakın grup olan meslek lisesi öğrencilerinin bu inancı yeniden kazanması, üretkenliklerinin artması toplumun meslek liselerine sahip çıkması ile mümkündür. Geleceğe umutla bakan bir Türkiye için meslek lisesi öğrenci kalitelerinin artırılması, çağın gerektirdiği düşünce ve ufka sahip, nesillerin yetiştirilmesi gerekmektedir. Matematiği kullanarak üretime başlamak, işte ancak o zaman Türkiye’yi daha müreffeh, daha zengin bir ülke haline getirebiliriz. Düşünen, sorgulayan, üreten Türkiye için annelerin, babaların, öğretmenlerin, yöneticilerin daha çok matematik bilincine ulaşabilmesi dileğiyle.

Matematik gibi...
Basit bir sonsuzluk problemidir. Uzayda sonsuz sayıda odası olan bir otel hayal edin. Ve diyelim ki, sonsuz sayıda turist otele gelmiş olsun. Fakat tam herkes odalara yerleşmişken, birden ortaya gecikmiş bir turist çıkıyor. Buyurun bakalım! Bütün odalar dolu. Şimdi ne yapacaksınız? Adamı nerede yatıracaksınız?
Sonsuzluğun başı
Eğer bütün misafirleri bir sonraki odaya kaydırırsanız (1 no’lu odadakini 2 no’lu odaya, 2’dekini 3’e vesaire), geç kalan turisti, boşalan 1 numaralı odaya yerleştirirsiniz. Çünkü sonsuzun sonu yoktur; ama başı vardır!

Kaynakça:
(1) Vikipedi, özgür ansiklopedi.
(2) Atatürk, Mustafa Kemal. Geometri 1937.
(3) Özdoğan, S. Matematik Kulübü-Makaleler.2008
(4) EARGED. PISA 2006 Ulusal Ön Raporu.2009
(5) Sertöz, S. Matematiğin Aydınlık Dünyası.1996
(6) Hardy ,G. H. Bir Matematikçinin Savunması.2005

Yorumlar